5271 sayılı CMK’ ya uygun olarak düzenlenmiş, dolandırıcılık suçu istinaf dilekçesi örneği şu şekildedir:
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
İSTANBUL ANADOLU … ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
Dosya No :
Karar No:
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA
BULUNAN SANIK : İsim- Soy İsim- Adres- T.C. Kimlik Numarası
MÜDAFİİ : Av. Emre ACUN
KONU : İstanbul Anadolu …Asliye Ceza Mahkemesinin 07.01.2025 tarih, … E. ve … K. numaralı kararının usul ve yasaya aykırı olmasından dolayı hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında BERAAT kararı verilmesi talebimiz üzere istinaf başvuru dilekçemizin sunumundan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
İstanbul Anadolu … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 07.01.2025 tarih, … Esas ve … K. karar sayılı kararı ile müdafisi olduğumuz sanık hakkında dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Fakat anılı karar usul ve yasaya açıkça aykırıdır. Şöyle ki;
MAHKEMENİN DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇESİNDE ESASLI HATALAR ve EKSİKLİKLER MEVCUTTUR
Mahkeme gerekçeli kararında ”sanıkların ilk celsede A.B.’yi tahliye ettireceklerini söyleyip katılan …’den 300.000 TL para talep ettikleri” ibaresine yer vererek esaslı bir hataya düşmüştür. Müvekkilin gerçekleşen süreçte kimseden herhangi bir para istemediği de ve tahsil etmediği de ispatlanmıştır. Buna rağmen Mahkeme kararının gerekçesine hatalı ibarelere yer vererek hüküm tesis etmiştir. Öte yandan Müvekkil ilgili senedi müştekilerin kendisinden baskıyla temin ettiklerini savunmasında belirtmiş, savunmasını yaptığı celsede ve diğer celselerde de müşteki taraf Müvekkilin bu savunmasına itiraz etmemiş olmasına rağmen ne mahkeme gerekçesinde senet ile ilgili hususta bu duruma yer vermiş ne de ilgili vakıayı aydınlatma gayretinde bulunmuştur.
Yine Mahkeme gerekçeli kararında ”sanıkların .. Katılanın zararına 200.000 TL haksız menfaat temin etmek suretiyle üzerlerine atılı dolandırıcılık suçunu işledikleri anlaşılmakla” ibaresine yer vermiş olsa da Müvekkilin aşağıda da detaylıca izah ettiğimiz üzere kimseden herhangi bir para temin etmediği ortadadır. İlgili meblağın diğer sanıklarca temin edildiği İSPATLANMIŞ olmasına rağmen Mahkeme gerekçeli kararında bu hususu gözetmeyerek esaslı bir hataya düşmüştür. Gerekçeli kararın eksik ve hatalı olmasının nedeni ise gerekçenin iddia makamının esas hakkındaki mütalaasının adeta bir tekrarı niteliğinde olmasındandır. Ne yazık ki ilgili mütalaanın da iddianamenin bir tekrarı niteliğinde olduğu göz önüne alındığında Mahkemenin gerekçeli kararının adeta bir iddianame tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Bu niteliği ile Mahkemenin gerekçeli kararı CMK Md. 230’a ve CMK Md. 34’e açıkça aykırı olmakla hukuksuzdur.
DOSYADA MÜVEKKİL ALEYHİNDE HERHANGİ BİR DELİL BULUNMAMAKTADIR.
Bilindiği üzere ceza yargılaması sonucunda sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delilin mevcudiyeti şarttır. Sayın Mahkeme dosyaya, yargılamadaki somut gerçekliğin ortaya çıkmasında fevkalade etkin olacak delillerin ibraz edildiğini, fakat bu delilerin hiçbirinde müvekkil aleyhe bir husus olmadığını göz ardı etmiştir. Şöyle ki hali hazırda dosyada maddi hakikatin ortaya çıkmasında elzem nitelikte olan deliller: Müşteki tarafından sunulan … Tarihli Protokol, Sanık … müdafisi tarafından dosyaya … tarihinde sunulan Banka Hesap Özeti Nüshası, Müşteki ve tanık ifadeleri ile sanıkların ifade ve savunmalarıdır. Bu deliller tek tek incelendiğinde hiçbirinde müvekkil aleyhinde bir husus olmadığı açıkça görülmektedir. Şöyle ki;
A-) … Tarihli Protokol; içeriğinden de açıkça görüleceği üzere, Sanık … ile Sanık … arasında akdedilmiş, ….’nin Sulh Ceza Hakimliği’nde yapılacak olan sorgusunda onun tutuklanmaması için hukuki hizmet verme, hizmet karşılığı ücret alma, tutuklanma hali vuku bulur ise alınan ücretin iadesi üzerine olan, sanık … ofisinde tanzim edilmiş usul ve yasaya aykırı bir sözleşmedir. Sözleşmede ücreti Sanık …’in …’ya nakden ödediği, tutuklanma halinde nakden ödenen ücretin sanık …’ya iade edileceği belirtilmiştir. Müvekkil iş bu hukuki süreçte gerçekleşen vakıalardan uzak bir üçüncü kişidir. Sözleşmenin tarafı değildir, protokolde imzası yoktur, hatta sözleşmede adı bile geçmemektedir. Zira gerçekleşmiş sürecin bir tarafı değildir.
B-) Sanık … Müdafii tarafından dosyaya … tarihinde sunulan … Banka Hesap Özeti incelendiğinde; yukarıda bahsettiğimiz sanıklar arasında yapılan akde uygun bir biçimde Sanık …’nin müştekilerden temin ettiği meblağı, farklı tarihlerle ve …’nın İŞİ İÇİN” açıklamasıyla Sanık …’nın banka hesabına gönderdiği görülmektedir ve ispatlanmıştır. Bu itibarla yukarıda da belirttiğimiz üzere Müvekkilin ne müştekiden ne de diğer sanıklardan maddi herhangi bir menfaat temin etmediği ortadadır. Protokolde de olduğu gibi maddi menfaat temini hususunda da ihtilafın müştekiler ile diğer sanıklar arasında vuku bulduğu, müvekkilin müştekiyi maddi zarara uğratmadığı, kimseden herhangi bir para da temin etmediği, yargılama konusu paranın Sanık …’nın banka hesabına geçtiği İSPATLANMIŞTIR.
MÜŞTEKİ TARAFIN SESSİZ KALMASI MÜVEKKİLİN DOLANDIRICILIK SUÇUNU İŞLEMEDİĞİNİ DOĞRULAR NİTELİKTEDİR.
Müşteki beyanları incelendiğinde ise müştekilerin Müvekkil hakkında herhangi bir bilgileri olmadığı, Müvekkilin tarafları bir araya getirmesi sebebiyle kendilerinde şüphe uyandırdığı görülmektedir. Öyle ki saygın bir iş adamı olan Müvekkil, ihtilafta kendisinden bilgi ve destek alınmak istenince kendince yardımcı olmaya çalışmış ve hukuk ve danışmanlık bürosu işlettiğini bildiği …’ dan hukuki destek istemiştir. Bunun akabinde ne yazık ki verdikleri ücreti geri alamayan müştekiler Müvekkili vakıanın sorumlularından biri olarak görmüş, sinirle ve kalabalık bir halde Müvekkilin ofisini basıp Müvekkil üzerinde tahakküm kurmuşlardır. Bir iş adamı olan Müvekkil de olay çıkmaması, kimsenin zarar görmemesi ve itibarının zedelenmemesi adına ve korkusuyla kendilerine senet vermiştir. Bu hususa ilişkin tanık da mevcuttur. ZATEN MÜŞTEKİ TARAF DA BU VAKIAYI YALANLAMAMIŞTIR.
Müvekkil, müştekiler mağdur edildiği için ve olayın zarar verici boyutlara ulaşmaması için yaşadığı vahim olaya rağmen kolluk birimlerine bile müracaat etmemiştir. Müşteki taraf da bu durumu bildiği için Müvekkilin Mahkemedeki savunmasına sessiz kalmıştır.
Müvekkilin bu süreçteki bütün ifadeleri birbiriyle ve dosyada tespit edilen olguların hakikatiyle uyumludur, ispat olunmuş olan her bir delil Müvekkilin ifadeleriyle örtüşmektedir. Müvekkilin yargılama boyunca hiçbir ÇELİŞKİLİ ifadesi mevcut değildir. Aleyhinde herhangi bir delil de mevcut değildir.
YARGILAMA KONUSU EYLEMİN HUKUKİ KARŞILIĞI DOLANDIRICILIK SUÇU OLMADIĞI GİBİ İŞ BU FİİL TCK ANLAMINDA SUÇ DA DEĞİLDİR.
Bilindiği üzere dolandırıcılık suçunda failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, mağdurun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması ve bunu biliyor ve istiyor olması gerekir. Hileli davranış deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 765 sayılı kanun dönemindeki işleyişe göre hareket edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hileli davranışın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması gerektiğini belirterek, karşı tarafın aldanmasını yeterli görmemekte, hilenin aldatıcı nitelikte olmasını aramaktadır.
Sayın Mahkemede görülmekte olan ihtilaf incelendiğinde dolandırıcılık suçunun maddi ve manevi unsurlarının mevcut olmadığı görülecektir. Müşteki tarafa hukuki hizmet verileceği taahhüt edilmiş ve müşteki taraf da avukattan hukuki hizmet almıştır. Sanıklardan hiçbiri kendisini avukat olarak da tanıtmamıştır. Müştekilere ”serbest bırakma” taahhüt edilmiş ise de edilememe ihtimalinin olduğu da belirtilmiş ve bu halde ücret iadesi yapılacağı akdedilmiştir. Ortada müşteki tarafı aldatmaya yönelik ağır, yoğun ve ustaca bir hile mevcut olmadığı gibi herhangi bir hile de mevcut değildir. İş bu ihtilaf, ceza yargılamasının konusu da değildir. Müşteki tarafın bu süreçteki hukuki hakkını, protokolün ve Sulh Ceza Hakimliği kararının da ibrazıyla ücretlerini iade etmeyen sanık …’ya karşı ilamsız icra takibinde bulunmak veyahut Hukuk Mahkemelerinde dava açmak suretiyle, ücretin iade edilmemesi veyahut sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle oluşan maddi zararlarını tazmin etmektir.
NETİCE ve TALEP :
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve Sayın Mahkemece re’sen nazara alınacak nedenlerle,
– İstinaf başvurumuzun kabulüne,
– Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
– Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesini saygılarımızla ve vekaleten arz ve talep ederiz. …
İstinaf Başvurusunda Bulunan
Sanık Müdafi
e-imzalıdır
