Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi Örneği

Sanığın uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu istinaf dilekçesi örneği aşağıdadır:

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

İSTANBUL ANADOLU … AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

      DURUŞMA TALEPLİDİR

Dosya No :

Karar No :

İSTİNAF BAŞVURUSUNDA

BULUNAN SANIK   : Ad Soyad TC Adres

MÜDAFİİ                  : Av. Emre ACUN

SUÇ                             : Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama

KONU                         : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; İstanbul Anadolu …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … karar sayılı karar ve … tarihli hükmünün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR :

 İstanbul Anadolu … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih, … Esas ve … karar sayılı kararı ile müdafiisi olduğumuz sanık … hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan mahkumiyet kararı verilmiş ise de anılı karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki;

I-) Mahkemenin Gerekçeli Kararında Müdafii Savunmalarına Hiçbir Surette Yer Verilmemiş Olması Hukuka Aykırıdır.

 İstanbul Anadolu … Ağır Ceza Mahkemesinin … ve … tarihli duruşmalarında SANIK MÜDAFİİ OLARAK YAPTIĞIMIZ HİÇBİR SAVUNMAYA GEREKÇELİ KARARDA YER VERİLMEMİŞ ve savunmalarımızda belirttiğimiz hususlar tartışılmadan, değerlendirilmeden hüküm kurulmuştur. Gerekçeli karar, tarafların yargılamada ileri sürdüğü iddia ve savunmaların tartışıldığı, hangi iddia veya savunmanın diğerine üstün tutulduğunun, ulaşılan sonuca nasıl ulaşıldığının mahkemece izahatıdır. Nitekim CMK m.230′ da mahkumiyet hükmünün gerekçesinde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin bulunması gerektiği belirtilmektedir. M.230 hükmü gözetilmeksizin  gerekçeli karar oluşturulması bozma sebebidir. Yargıtay kararları da bu doğrultudadır.

-”Gerekçeli kararda iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlere yer verilmeyerek 5271 sayılı CMK. nun 230/1-a-b maddesine aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiştir. (Y.9.CD 08.06.2006 T, 2006/1679 E., 2006/3227 K.)”

-”Anayasanın 141, 1412 sayılı CYY nın 32, 260 ve 308/7 (5237 SK. M. 34, 230, 260/9) maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının ….. Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması ve Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açıdan gerekçelerle……. Kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianın, savunma ve varsa tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerçeğe yansıtılması gerektiği….. ve bu ilkelere uyulmadan ….. gerekçeden yoksun hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y.4 CD 24.05.2006 T, 2005/13298 E, 2006/11329 K.)”

-”…sanığa atılı her eylemin; eylem evrakı, savunmalar, maddi kanıtlar, …… ile subuta ilişkin kabuller çerçevesinde tutarlı bir biçimde tartışılması, ……… sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması suretiyle, T.C. Anayasasının 141, CMK.nun 230.m.lerine muhalefet edilmesi bozmayı gerektirmiştir.(Y.9 CD 12.04.2006 T, 2006/689 E, 2006/2198 K.)”

II-) Hukuka Aykırı Yöntemlerle Elde Edilen Deliller Hükme Esas Alınarak Mahkumiyet Hükmü Kurulmuştur.

 Yargılamaya konu olay; müvekkilin Türkmen bir şahsa para vermesi esnasında çarşı mahalle bekçilerinin bu durumdan şüphelenip şahıslara dur ihtarı çekerek durdurması, kaba üst yoklaması yapması ve müvekkilin cebinde kabarıklık fark ettikleri noktada müvekkilin ceplerini boşaltmasını istemeleri, müvekkil ceplerini boşalttığında da uyuşturucu maddelerin fark edilmesi ve … isimli Türkmen şahsın ilgili maddelerin müvekkil … tarafından kendisine satacağını beyan etmesidir.

 Bahsi geçen olayda çarşı mahalle bekçileri tarafından ELDE EDİLEN TÜM DELİLLER HUKUKA AYKIRIDIR.

1-) Durdurma İşlemi Yönünden

 Öncelikle çarşı mahalle bekçileri, durdurma işlemini ve gerekçesini … tarihinde düzenledikleri tutanakta ” …’ un hızlı adımlarla …’ın yanına gittiği ve para verdiğinin görülmesi üzerine ivedilikle şahısların yanına gidilerek dur ihtarında bulunularak şahısların durdurulduğu” şeklinde ifa etmiştir. Burada durdurma işlemi keyfi yapıldığı açıktır.  Zira durdurma işleminin yapılabilmesi için kanunun aradığı ”makul sebep” koşulu gerçekleşmemiştir. Bilindiği üzere ceza hukukunda makul sebep somut olgulara dayanarak yakın zaman içerisinde bir tehlikenin oluşabileceğin bir uzman tarafından sezinlendiği hallere denir. Bunun somut olgularla hareketlerde desteklenmesi gerekmektedir. Bir kimsenin bir kimseye para vermesi hayatın olağan akışına uygundur. Bunun aksi kabul edildiğinde, çarşı mahalle bekçilerinin birbirlerine para veren herkese dur ihtarında bulunabileceğini kabul etmek gerekir ki bu da akla ve mantığa aykırıdır.

Bu sebeple bekçilerin olay günü yapmış oldukları durdurma işlemi hukuka aykırıdır. Dolayısıyla durdurma işleminin akabinde yapılan işlemler ve elde edilen deliller de hukuka aykırıdır.

7245 Sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu

Durdurma ve kimlik sorma

MADDE 7 – (2) Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfîlik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.

2-) Kaba Üst Araması Yönünden

 Yine … tarihli tutanakta bekçiler, müvekkil üzerinde kaba üst aramasını yapmalarını şu şekilde izah etmişlerdir: ”Şahsın yapılan kaba üst yoklamasında arka cebinde kabarıklık olduğunun görülmesi üzerine bunun ne olduğu sorulduğunda … ”

Bu ifadelerden bekçilerin KABA ÜST ARAMASI YAPTIKLARI ESNADA müvekkilin arka cebinde bir kabarıklık olduğunu fark ettikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla müvekkilin kaba üst aramasını yapmak için biraz önce izah ettiğimiz durdurma sebepleri( ki durdurmak için de sebepleri mevcut değildir) dışındaki herhangi bir yasal sebebe ihtiyaç duymamış oldukları ortadadır. Fakat önce müvekkilin arka cebinde bir kabarıklık fark edip, bunun üzerine kaba üst araması yapılmış olsa idi dahi, bu arama yine de hukuka aykırı olacaktı. Zira kanunun aradığı olduğu ”yeterli şüphe” koşulu hiçbir şekilde oluşmamıştır. Öyle ki durdurma işleminde de bahsettiğimiz gibi arka cepteki kabarıklığın hayatın olağan akışına aykırı ve şüphe uyandırabilecek bir husus olmadığı açıktır. Nitekim insanların arka ceplerinde genellikle cüzdan taşıdıkları düşünüldüğünde, müvekkilin de olay günü bekçilerin baskısı üzerine arka cebinden cüzdan çıkardığı değerlendirildiğinde ortada hiçbir surette yeterli şüphenin bulunmadığı açıktır. ( Müvekkilin arka cebinden cüzdan çıkardığını … tarihli duruşmada tanık olarak dinlenen bekçiler beyan etmiştir ) Dolayısıyla yapılan kaba üst araması işlemi ve bundan doğan diğer tüm işlemler de hukuka aykırıdır.

Üst arama yetkisi bulunmayan Çarşı ve Mahalle Bekçisinin arama sonucu bulduğu suç eşyası soruşturmaya konu edilemez“(10.Ceza Dairesi E.20/21042 K.21/12572, 29.11.2021)

7245 Sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu

Durdurma ve kimlik sorma

MADDE 7 –  (6) Çarşı ve mahalle bekçisi, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı hâlinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik el ile dıştan kontrol dâhil gerekli tedbirleri alabilir. Bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.

3-) Adli Arama Yönünden

 Bekçilerin adli arama yapma yetkileri mevcut değildir. Buna karşın, ortada herhangi bir savcılık veya mahkeme kararı bulunmamasına, bulunsa dahi adli arama yapma yetkisinin bekçilerde olmamasına rağmen bekçiler müvekkilden ceplerini boşaltmasını istemişlerdir. Bu işlem bir ”adli arama işlemidir”. Zira bilindiği üzere adli arama, adli Aramayı düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şüpheli veya sanıkla ilgili arama” başlıklı 116. maddesinde “Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir” şeklinde ifade edilmiştir. Adli aramada bir suç şüphesinin takibatı ve savcılık/mahkeme kararı sonucunda kişilerin üzerlerindeki kapalı yerlerin veya gizli bölmelerin açılması istenebilir/aranabilir. Ne yazık ki dava konusu olayda bekçiler böyle bir takibatın sonucunda tamamen hukuka aykırı bir şekilde müvekkilden ceplerini boşaltmasını isteyerek adli arama yapmışlardır. Öyle ki bu hususun hukuka aykırı olduğunu fark edip olay gecesi düzenlenen … tarihli tutanakta müvekkilin cebindekileri rızaen bekçilere teslim ettiğini yazmışlardır. Kendisine de bu yönde ifade vermesinin faydalı olacağını belirtmişlerdir. FAKAT MÜVEKKİL İŞ BU TUTANAĞA RIZAİ TESLİM SÖZ KONUSU OLMADIĞI İÇİN İMZA ATMAKTAN İMTİNA ETMİŞTİR. Yerel Mahkeme ise bu noktada bekçilere önleme araması kararlarının olup olmadığını sormuş, fakat bu aramanın bekçilerce müvekkilin suç işlediği şüphesiyle yapılan takibatının bir sonucu olduğuna dikkat edemeyip bu aramanın önleme araması değil adli arama olduğunu fark edememiştir. Hatta ne yazık ki mahkeme müvekkile hiçbir şekilde yapılan adli aramanın rızasıyla mı yapıldığını sormayıp, sadece ”cebindekileri sen mi çıkardın elini mi soktular” diye sormakla yetinmiş ve müvekkilin maddeleri cebinden çıkardığını zapta geçirip sanki bu maddeleri rızaen teslim ettiği şeklinde kayıt altına almıştır. Gerek kanunun aradığı ”makul şüphenin” mevcut olmaması gerek bekçinin adli arama yapma yetkisinin bulunmaması gerek ise ortada herhangi bir savcılık/mahkeme kararı bulunmamasına rağmen olay günü müvekkilin ceplerinin boşaltılması vasıtasıyla yapılan adli arama işlemi hukuka aykırıdır ve elde edilen deliller de hükme esas alınamaz. Nitekim Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.

-Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 18.03.2016 tarihli, 2014/4928 E. ve 2016/874 K. sayılı kararına göre;Sanığın üzerinde ve elindeki çuvalda ele geçirilen uyuşturucu maddelerin arama kararına dayanıp dayanmadığının araştırılması, varsa arama kararının aslı veya onaylı örneğinin getirtilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması…bozmayı gerektirmiştir

Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 04.04.2016 tarihli, 2016/47 E. ve 2016/1853 K. sayılı kararına göre; ”…CMK’nın 116 ve 119. maddelerine göre ‘adli arama’ ise, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa, önleme araması değil ancak adli arama yapılabilir. Oluş ve dosya kapsamına göre, açık kimlik bilgileri bilinmeyen ve uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair istihbari bilgi bulunan sanık hakkında, herhangi bir adli veya önleme arama kararı veya arama emri alınıp alınmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin düşünülmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması… bozmayı gerektirmiştir”

Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 21.04.2016 tarihli, 2016/88 E. ve 2016/2338 K. sayılı kararına göre;“Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.11.2014 tarihli, 2013/9-610 E. ve 2014/512 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı CMK’nın 2/e, 161 ve 2559 sayılı PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen kolluğun derhal cumhuriyet savcısına olayı haber verip emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte olup, usulüne uygun adli arama emri veya kararı almadan delil elde etmek amacıyla yapılan arama işleminde usulüne uygun verilmiş bir arama kararı bulunmadığında arama açıkça hukuka aykırı olup, bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması da mümkün değildir.

 4-) İfade Alma Yönünden

 Yine olay gecesi bekçiler, müvekkil ile … isimli şahsın ifadesini almıştır. Bu husus gerek … tarihli tutanakta gerek ise bekçilerin duruşmalardaki beyanlarından anlaşılmaktadır. Bekçiler olay gecesi …’a sorular sorarak adeta ayak üstü ifadesini almışlardır. Bu durum da zaten oldukça eğitimsiz fakat müvekkilin madde kullandığını bilen yabancı şahsın pek muhtemelen kendi üzerine bir uyuşturucu satıcılığı suçu yükleneceği korkusuyla müvekkile iftira atması sonucunu doğurmuştur. Öyle ki tarafımızın kendisinin beyanlarına inanamayarak ikinci kez ifadeye çağrılmasını talep etmemiz üzerine tekrardan ifadeye çağrılmış, ama ne yazık ki yine aynı yalan ifadeyi vermiştir. Bu durum da pek muhtemelen bekçilerin olay gecesi kendisini sorguya çekmesinden ve korkmasından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla bekçilerce hukuka aykırı yolla olay günü ifade alınmış, bu durum da şahsın iradesinin sakatlanmasına sebep olmuştur. Tanık … … tarihli duruşmada alınan beyanında ”Ben yabancı uyruklu şahısla görüştüm. Neden burada olduğunu sordum. O da bize yukarıda bahsettiğim şekilde anlattı. Tutanağa bağladık” demek suretiyle bekçilerin ifade alma işlemi de yaptıklarını doğrulamıştır.

 III-) Kendisine Uyuşturucu Madde Satılacağını İddia Eden Yabancı Uyruklu Şahıs Mahkemece Tanık Olarak Dinlenememiştir.

 İş bu davada müvekkilin üzerinde bulunan şüphenin en büyük kaynağı … isimli şahsın gerçek dışı beyanları olmuştur. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere oldukça eğitimsiz ve Türkçesi de yetersiz olan bu şahıs, müvekkilin madde kullandığını bilmekte idi. Pek muhtemel bekçilerin baskıları üzerine uyuşturucu madde satıcılığı ile yargılanacağından korkan bu şahıs, bu korku ve panikle iftira atma yolunu seçip ORTADAN KAYBOLMUŞTUR. Mahkemenin birçok kez zorla getirme kararına karşın …, yargılamanın HİÇBİR CELSESİNE KATILMAMIŞ, DAHA ÖNCEKİ BEYANLARINI YEMİN ALTINDA MAHKEME HUZURUNDA DİLE GETİRMEMİŞTİR. (Gerekçeli karar: Kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenilmek istenilmiş ama tüm aramalara rağmen ulaşılamadığı anlaşıldığından CMK 211/1-a maddesi uyarınca tanık olarak beyanının alınmasından vazgeçilip ilk beyanının okunulması ile yetinilmiştir.) Nihayet mahkemece talep üzerine kendisinin tanık olarak dinlenilmesinden vazgeçilmiştir. Mahkemenin bu şahsı huzurda dinleyemeden ilk beyanına hukuki sonuç bağlayıp, dosyada başkaca uyuşturucu madde ticaretine işaret eden bir delil olmamasına rağmen bu ilk beyanla mahkumiyet hükmü tesis etmesi hukuka aykırıdır.

 IV-) Tanık Olarak Dinlenen Bekçilerin Beyanları Birbirleriyle ve … Tarihli Tutanak İle Çelişmektedir.

Ç.M.B Tanık … Mahkemenin … tarihli duruşmasında müvekkilin ceplerinin baskı ile boşalttırıldığını ”…üst aramasını yaptığımız sırada arka sağ cebinde bir kabarıklık olduğunu gördük. Cebindeki eşyaları çıkarmasını istedik.” demek suretiyle ortaya koymuştur. Oysa ki yukarıda da belirttiğimiz gibi müvekkilin imzadan imtina ettiği tutanakta …’ın rızaen bu maddeleri bekçilere teslim ettiği belirtilmekte idi. Uyuşturucu madde bulunduran bir kimsenin kaba üst aramasında bekçilerce tespit edilen kabarıklığın ne olduğunun sorulması üzerine doğrudan cebindeki maddeleri çıkarıp bekçilere teslim etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ortadadır. Bu itibara tanık …, ele geçirilen maddelerin bir ”adli aramanın” sonucu olduğunu ve müvekkilin cebindekileri bekçilerin çıkarttırdıklarını ortaya koymaktadır.

– Ç.MB Tanık … … tarihli duruşmada alınan beyanında ”Ben sanığın cebinden cüzdanını çıkardığı aşamayı gördüm. Ancak kendi rızasıyla mı çıkardı yoksa görevli bekçi arkadaşlar mı fark etti bilemiyorum.” demiş, Ç.M.B Tanık …  … tarihli duruşmada alınan beyanında ”Cebindeki eşyaları çıkarmasını istedik. Eşyaları çıkarırken cüzdanı ile telefonu arasında şeffaf poşeti gördük.” demiş, Ç.M.B Tanık … … tarihli duruşmada alınan beyanında ise ”Huzurda bulunan sanığın kaba üst aramasını yaptığımızda üzerinde bir şey çıkmadı. Ancak elinde bir poşet vardı.” ..elindeki poşet sürekli elinde değildi. Biz kaba üst yoklaması yapacağımız sırada poşeti eline aldı” demek suretiyle hem diğer tanıklarla çelişmiş hem de düzenledikleri … tarihli tutanak ile çelişmiştir. Zira uyuşturucu maddelerin müvekkilin cebinden çıkarılmasının istendiği, maddelerin bu yolla ele geçirildiği ifade edilmiş ise de …’ın beyanına göre müvekkilin elindeki poşetin içi aranmış ve maddeler bu yöntem ile ele geçirilmiştir. Her bir ihtimalde de arama hukuka aykırıdır.

Ç.M.B Tanık … … tarihli duruşmada alınan beyanında “Tutanağın altındaki … sicil numarası üzerindeki imza bana ait değildir” demiş, tanıktan tutanaktaki tüm imzalara bakması istenip sorulduğunda; “Tutanaktaki tüm imzalara tekrar baktım. … sicil benim sicilimdir. Bu sicil üzerindeki imza benim imzama benzemektedir. Ancak benim imzam değildir. Diğer imzalar kesinlikle bana ait değildir” demek suretiyle … tarihli tutanaktaki imzasını inkar etmiştir.

 V-) Dosyada Müvekkilin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Yaptığına İlişkin Hukuka Uygun Somut Herhangi Bir Delil Yoktur.

 Mahkeme gerekçeli kararında, hükme esas olarak kullandığı delilleri ”Sanığın savunması, Nüfus ve adli sicil kayıtları Tanık beyanları, İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün … uzmanlık numaralı uzmanlık raporu, Görüntü inceleme ve araştırma tutanağı, … günü saat …’de tutulan tutanak, … tarihli ev arama tutanağı ve Telefon inceleme tutanağı” olarak belirtmiştir. Ancak tüm bu deliller içinde müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair somut herhangi bir kanıt yoktur. Şöyle ki ;

Sanığın adli sicil kaydı temizdir, uyuşturucu madde imal ve ticareti yapan kimselerin sicil kayıtlarının temiz olması olağan değildir.

Ç.M.B tanıkların beyanlarında müvekkilin uyuşturucu madde imal ve ticareti yaptığına ilişkin herhangi bir ifade yoktur. Bekçiler sadece iki kişiden birinin diğerine para verdiklerine şahit olmuşlardır. Ayrıca bekçilerin beyanları yukarıda da ifade ettiğimiz üzere netlikten uzak ve çelişkilidir.

– Tanık … … tarihli duruşmada alınan beyanında müvekkil ile uyuşturucu madde satışına ilişkin herhangi bir yazışma yapmadıklarını belirtmiştir.

– … tarihli Kriminal Uzmanlık Raporunda belirtilen, müvekkilin üzerinden çıkan uyuşturucu maddeler kullanım miktarındadır. Alelade günlük kullanıma hazır bir şekilde tek bir şeffaf poşette paketlenmiştir. Ayrıca yukarıda da defaatle değindiğimiz üzere zaten bu deliler hukuka aykırı durdurma ve arama işlemleri sonucu ele geçirilmiş olup hukuka aykırıdır. Mahkemenin CMK m.206′ ya aykırı davranıp hukuka aykırı elde edilmiş olan delilleri ortaya koymuştur.

Delillerin Ortaya Konulması ve Reddi

Madde 206 – (2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.

Görüntü inceleme ve araştırma tutanağında ise yine müvekkilin uyuşturucu madde satışı yaptığına ilişkin herhangi bir bulgu yoktur. Ancak imal ve ticaret yapacak bir kimsenin görüntü tutanaklarında göründüğü gibi herkese açık bir yerde bu satışı yapacak olması hayatın olağan akışına zaten uygun değildir.

– … tarihli ev arama tutanağında ise yine müvekkilin uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin herhangi bir delil bulunamamıştır. Evde 1 içimlik esrar ele geçirilmiştir ki bu da uyuşturucu madde kullanan bir kimse için olağandır. Ancak Yargıtay’ ın da uyuşturucu satıcılığının tespitinde kriter olarak kullandığı hassas terazi vb.. satışa yarar hiçbir araç, alet müvekkilin evinden çıkmamıştır.

– Nihayet mahkemenin dayandığı son delil olarak telefon inceleme tutanağında da müvekkilin tüm mesajlaşmaları, görüşmeleri incelenmiş ve bu görüşmelerden yine uyuşturucu madde imal ve ticareti yapıldığına dair hiçbir somut delil elde edilememiştir.

  Nihayet hiç kimse müvekkilin cebinde kullanım için bulundurduğu maddeleri bir başka şahsa verdiğini veya sattığını görmemiştir. Ortada sadece bir iddia mevcuttur, iddiayı ortaya koyan şahıs da ortadan kaybolmuştur. Ceza Muhakemesinde varsayımlarla mahkumiyet hükümleri tesis edilemez, bu adil yargılanma hakkının ihlalidir. Boşlukların somut deliller ile tamamlanması gerekir. Aksi takdirde, somut ceza davasında da koşulları gerçekleştiği üzere “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” gereği sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.

HUKUKİ DELİLLER         : Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile diğer kanuni deliller

HUKUKİ NEDENLER       : Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili diğer mevzuat

NETİCE ve TALEP :

Yukarıda gerekçeleri izah edildiği üzere; ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karar usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple,

İstinaf başvurumuzun kabulüne,

Hükmün bozularak dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;

Eğer hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde incelenerek yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmü KALDIRILARAK duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine hükmolunmasına karar verilmesi hususunda,

Gereğini saygılarımızla arz ederiz. 10.06.2025

    İstinaf Başvurusunda Bulunan

    Sanık Müdafii

    Av. Emre ACUN

Dilekçe bilgilendirme yazısı